DOSYA: SİNEMA ve ARKEOLOJİ
KURMACA FİLMDE ARKEOLOG
Kurt Denzer
Çeviren: Nesli Uras
CINARCHEA Archeology Film Festival
Kahire’nin Mor Gülü’nde (Woody Allen, 1985) bir garsonu canlandıren
Mia Farrow, perdeden çıkıp hayatına girene kadar hayranlık beslediği arkeolog
için filmin Almanca çevirisinde “o çok asil” der. Adam herhangi bir insanın,
böyle kötü bir filmi, bu kadar sık izleyebildiğine düpedüz inanamaz. Fakat
genç kadının sinemada bu denli zaman geçirmesi filmin kalitesinden çok
arkeologu canlandıran Tom Baxter’in cazibesindendir. Bu derin hayranlığın
hakkından yalnızca dayanıklılığı, zengin yaratıcılığı ve zekasıyla olduğu kadar
çevikliği ve cesaretiyle de Indiana Jones gelebilir ki o da Kamçılı Adam’da
(Steven Spielberg, 1984), başta ona güvenmeyen bir kadını ve küçük bir
oğlanı Spielberg’e özgü düşsel numaralarla dolu tehlikelerden kurtarmıştır.
SEKANS Sinema Kültürü Dergisi
Mart 2016 | Sayı e1 : 149-151
Çöl Kahramanları’nda ([March or Die] Dick Richards, 1977) Max von
Sydow’un canlandırdığı arkeolog ne aksiyon için gereken bedensel hazırlıktan
ne de koruma içgüdüsünden haberdardır. Bu yüzden kendini ve ekibini
koruması için Fransız Yabancı Lejyonu birliğini tutar. Arap kavimlerinin rahat
bıraktığı arkeolog değerli Faslı kadın heykelciğini Louvre’a götürmek için kazı
yapmak ister fakat çölün vahşi oğulları bunun düpedüz kültürel değer hırsızlığı
olduğunu düşünür. Kurnaz bir komutan olan Gene Hackman bile bilim
insanlarının bu görkemli yaygarasından hoşlanmaz, kazı yerini keşfetmiş
merhum arkeologun kızı Catherine Deneuve bile kazının ve heykelciğin eve
götürülüşüne hiçbir anlam veremez.
Yukarıda bahsi geçen arkeologlar tarafından katlanılan zorlukların Tehlikeli
Bebek’de ([Bringing Up Baby] Howard Hawks, 1938) Cary Grant’ın oynadığı
türden bilim insanları için hayal edilmesi zordur. Eski vodvil akrobatı
Archibald Alexander Leach, nam-ı diğer Cary Grant’ın, kupkuru
paleontologa parıldayan bir cazibe katması filmdeki komedi unsurunun
nedenini oluşturur.
Ne asker rolündeki -oyunculuğunun yanında dublörlüğüyle de tanınan- Jean
Paul Belmondo ne de fanatik arkeolog rolündeki meslektaşı Jean Servais’ın
Brezilya ormanındaki devasa hazineyi arayışları bu komedi unsuruna erişebilir.
Fakat hazine avcısı rolündeki arkeolog, pırıltılı mücevherleri bulduğunda bir
zamanlar mağarayı ayakta tutan toprağın çöküşüyle yönetmenin ve
150
senaryonun üçkâğıdına gelir çünkü trans-amazon otoyolunun yapımında
işçiler ağaçları köklerinden sökerler.
Özetlemek gerekirse, arkeolog figürü senaryo yazarları ve prodüktörler için
hayal gücünü oldukça canlandırıcı ve seyirciyi cezbedici görünüyor, zamansız
ve gişeye dönük olması ise onu bütün film türlerinde kullanılabilir kılıyor.
Fakat toprağı kazıyarak hakikatın ancak zerreciği bulunur. Arkeologlar
günümüz figürü değil, neredeyse hiçbiri uzman oldukları işle ilgilenmiyor. Bu
durum ekranda izlediğimiz pek çok meslek için geçerli olsa da bir cerrah bile
asıl işini beyazperdedeki arkeologlardan daha fazla belli ediyor.
151