PARİS’TE SİNEMA OKUMAK

 

Deniz Mıdık

 

DM0 hfl

 

Liseye gittiğim yıllar boyunca Avrupa’da sinema okumayı hayal edip sürekli araştırmıştım. Belki İsveç’te, İtalya’da, Almanya’da… Film okuluna gitmek istiyordum. Film okulları üniversitelerin sinema bölümlerinden biraz daha farklı. Teori yerine teknik eğitim ve sayamayacağın kadar çok film çekimi. İngilizce konuştuğum için uluslararası İngilizce eğitim veren film okullarına bakmaya karar verdim ve tahmin ettiğimden çok daha fazla uluslararası film okulu olduğunu fark ettim. Bu okullar genellikle 1 ila 3 yıl arasında değişiyor. Öğrenciler arasında dünyanın her yerinden insanlar oluyor hatta o ülkenin bireylerinden bile tek tük katılım var. Bu okullar arasında benim en çok ilgimi çeken Paris’teki oldu. Başvuru formunu doldurdum, filmlerimi gönderdim ve daha gitmeme 1,5 yıl varken kabul aldım.

 

Paris’te ev ya da yurt bulmak çok zor bir iş. Ben bir tanıdığım aracılığıyla buldum, diğer arkadaşlarım emlak sitelerinden benim gibi aylarca araştırmış. Hiçbirimiz yurt bulamadık. Ama evler belki de yüzyıllar öncesinden kalma, Paris’e sanatçı mekanı havasını veren çok güzel küçük daireler. Ayrıca devlet herkese ayırt etmeden kira yardımı veriyor ve kiranızın büyük bir miktarını bu para ile karşılıyorsunuz. Tabi Fransa’nın evrak işlerini tamamlayabilirseniz.

 

DM1 rsz DM2

 

Sınıfta 10 kişiyiz ve film yapımı öğrencileriyiz. Bir de oyunculuk sınıfı var, film çekeceğimiz zaman bize yardım ediyorlar. Sene boyunca birisi belgesel, birisi karakterizasyon, diğerleri serbest olmak üzere 6 büyük proje yapıyoruz. Herkesin kendi yönettiği bir ve asistanlık yaptığı en az bir film oluyor bu projelerde. Senaryoları yazdıktan sonra öğretmenlerimize gönderiyoruz, tekrar yazılıyor ve çekime hazır hale geliyor. Filmleri çekerken yalnızız, bu kısma öğretmenler müdahale etmiyor. Kurgu günleri gece yarısına kadar stüdyoda kalma hakkımız var ve ilk taslağı, son taslağı öğretmenlerimize gösterip bir kez daha düzenliyoruz. Çekim 2, kurgu 1 haftamızı alıyor ve sonunda koltuklara oturup yiyip içerek film gösterimlerimizi yapıyoruz. Tekrar geribildirimler alınıyor. Filmlerimizi sene sonunda bir demo-reel ve portfolio internet sitesi oluşturmak için saklıyoruz.

 

Proje yapmadığımız zamanlar sinematografi, prodüksiyon, senaryo yazımı, sinema tarihi, kurgu, ışık ve ses dersleri alıyoruz. Buraya gelmeden önce sinemada bilmediğim bu kadar çok şey olduğunu  fark etmemiştim. Sadece ilk 3 haftada öğrendiğimiz bilgilerle ilk filmimizi çekince bile daha önceki kısa filmlerime kıyasla çok büyük bir ilerleme kaydettiğimi gördüm. Ders aldığımız hocalar farklı ülkelerden geliyor bizim gibi. Bazen aynı dersin farklı konuları için farklı hocalar geliyor. Mesela Afrika tarihi dersi için farklı bir hocanın, ya da prodüksiyon dersi ikinci dönem için bir prodüktörün gelmesi gibi.

 

Bazı günler daha küçük projelerimiz oluyor; stop-motion yapmak, yeşil ekran kullanmak, Paris anıtlarını açık havada timelapse çekmek, deneysel lensler denemek gibi. Dönemleri geldiğinde Paris’teki fotoğraf ya da film-tv ekipman fuarlarını geziyoruz, milyon avroluk kameraları deniyoruz, bedava şapkalarımızı alıp bir sonraki fuarı bekliyoruz.

 

Senaryolarımızı yazarken istediğimizi yapmakta özgürüz, tek şart çekilebilir olması. Konu açısından hiçbir sınırlamamız yok, gerekirse yeşil ekran tarzı efektler ekleyebiliyoruz. Filmlerimizi çekerken Canon 90D kullanıyoruz; lens, mikrofon, ışık, tripod, gimball seçeneklerimiz neredeyse sınırsız. Stüdyoları istediğimiz zamanlarda kullanabiliyoruz, film çekimlerini ya bizim ayarladığımız mekanlarda ya da zamanımızın çoğunluğunu geçirdiğimiz stüdyoda yapıyoruz. Montaj yaparken okulun Mac’leri kuruluyor. İstediğimiz zaman ekipman ya da bilgisayar ödünç alabiliyoruz. Oyuncularımızı seçerken oyunculuk sınıfı yeterli olmadığında ilan verip seçmeler düzenliyoruz, genelde seçilen oyuncular başka oyunculuk okullarının öğrencileri oluyor.

 

DM4 rsz DM3

 

Fransa’da sinemaya yaklaşım, Türkiye’dekinden çok farklı. Yeni dalgadan kalan sinematek geleneğinin hala bir etkisi var; hangi yıldan olursa olsun, bir filmi sinemada izlemek istersek mutlaka buluyoruz. Sinemalara çok yoğun talep var. Her sokakta mutlaka bir sinema olmasına rağmen French Dispatch’in çıktığı gün en az 5 sinemanın önünde sıra bekleyip bilet bulamamıştık. Sinemaların yanında aynı zamanda çok fazla sinema kütüphanesi ve sergisi var. Geçen ay Orsay müzesine sinema sergisi kurulmuştu, halihazırda Sinematek de kocaman bir sergi ve kütüphane. Bir de François Traffaut Sinema Kütüphanesi’ni görünce gözlerime inanamamıştım.

 

Paris’te yaşamak başlı başına çok farklı bir deneyim. Aradığın her etkinlik, her yemek, her insan etrafta bir yerlerde. Tüm sokaklar resim gibi. Her yer film seti potansiyelinde, tüm şehir film seti olmuş denebilir. Ben de buraya geldiğimde ilk iş olarak ünlü filmlerin çekildiği yerleri ziyaret ettim. Fransızların İngilizce konuşmadığı da yalan. Hatta Fransızca aksanını beğenmezlerse sana İngilizce cevap veriyorlar!

 

Tabii ki diğer Avrupa şehirlerine kıyasla daha pahalı bir şehir. Ama araştırmanı yeterince yaparsan, yıllık metro kartıyla, kira yardımıyla, öğrenci olmanın getirdiği indirimlerle (örneğin müzeler ücretsiz) biraz daha ucuza getirebiliyorsunuz.

 

En güzeli ise aynı amacı, tutkuyu paylaşan insanlarla beraber olmak. Günlük hayatınla filmlerin birbirine karışması, sınıf arkadaşlarınla sinemaya gidip üzerine konuşmak, senaryolarınızı tartışmak, belki bir sonraki seneni öngöremediğin bir yolda yalnız olmadığını hissetmek çok güzel. Farklı ülkelerden gelen insanlarla “zeytin kahvaltıda yenmez”, “makarnaya yoğurt konmaz” tartışmalarına girmek, onların yemeklerini yemek, geleneklerini uygulamak (bardaklar çarpıştırılırken göz göze bakılır, yılbaşı hediyeleri elden verilmez) ayrı bir deneyim.  Bizden daha heyecanlı öğretmenlerden ders almak, onlarla sohbet etmek, ilk defa filmini acımadan eleştiren birini görmek, ki çok işe yaradı, ve hayatımın en verimli eğitimlerinden birini almak tüm bu çabaya değer.

 

DM5 rsz